Altına yağmuru
hiç geçirmeyen kocaman bir ağacın altında yağmuru izledim bu gün…
Koskocamandı ağaç, yağmursa sağanak.
Kocaman beyaz gövdesinde alacalar. Elinin ayasını
sürdüğünde pürüzsüz..
Geçmişten kalan bir görüntü var aklımda...
Denizi görüyorum evin koridorlarından geçerken. Sonra
sadece kokusu için alelacele bir çay koyuyorum. Sabaha dolan kokusunu arıyorum.
Ocağın aniden yanışıyla ellerim ısınırken, mutfak penceresinden ona bakıveriyorum. Yine orada. Oldukça
dalgalı bu gün. Üşüyorum baktıkça, ama bakmaya devam ediyorum. Telaşım aklıma
geliyor işe gitmem gerek. Bir sağa bir sola koşturarak giyiniyorum. Tamammıydı
alacaklarım? Elim kolum dolu iniyorum merdivenlerden. Erik ağacının yaprakları
arabanın üstünde, kolumla süpürüyorum ön camdakileri. Gece yağmur yağmış, ıslak
yapraklar. Sürtünen yerleri ıslanıyor ceketimin bir şey demiyorum. Yanından geçiyorum, sesi doluyor
içeriye. Müziği açmadan epey bir kulaklarımda tutuyorum sesini.
Hatırladıklarım özlemimi arttırıyor. Denizi özlüyorum…
Karşımdaki durgun suyun sessizliği beni kandırmıyor. Seyhan gölüne karşı durmuş ağacı
bırakıp yağmurun içine dalıyorum. Arabada tıkırdamaya başlıyor damlalar. Günlerdir durmadı bu
sağanak. Şimdi oldu işte diyorum, şimdi oldu...
Deniz kıyısında yıllarca oturduğum bir evin sabahını
hatırlayıp uzun uzun gidiyorum yağmurun altında. Ucu denizde biten bir yola
dönüyorum sonunda.
Kulaklarım doluyor dinliyorum. Yağmurlu ve puslu da olsa
hissediyorum. Soğuğu ve yaşadığımı.
Bir saatte olsa denize bakıyorum, eve dönüyorum...